12 Mayıs 2020 Salı

GELECEĞİMİZİ KENDİMİZ KURACAĞIZ

"Bugün üniversite uzaktan eğitime devam etse dahi, finallerini internet üzerinden yapsa dahi, biz üniversiteliler yan yana gelecek ve üreteceğimiz bilgiyi halk yararına nasıl kullanacağımızın, salgın koşullarında çalıştırılan işçilerle dayanışmanın yollarını bulacağız. Memleketin dört yanında dayanışma ağları yoluyla maskeden siperliğe kadar kapı kapı, mahalle mahalle gezerek onların yaşamlarımız üzerinden pazarlık oyunları oynamasına izin vermeyeceğiz. Adeta kobay yerine konan ve gelecekte sıra arkadaşımız olacak liseli dostlarımız için online iletişim kanallarımızı seferber edeceğiz. Gönüllü soru çözümleri ve ders anlatımlarıyla dayanışmayı büyüteceğiz. Üniversiteliler olarak geleceğimizi kendi ellerimizle kuracağız. Geleceğimizi, halkın virüsten kurtulma ve sağlıklı yaşam sürdürme isteğine cevap veren bir mücadeleyle inşa edeceğiz."
Tayyip Erdoğan buyurmuştu. 15 Haziran’da üniversiteler açılacak ve 15 Haziran’a kadar kamusal alanların açılışları tamamlanacaktı. Karar sonrası fotoğraf karesi çok belli idi. Tayyip Erdoğan’ın yine kendini kollarken metrelerce ötesinde yüzlerce işçi… işçiler dip dibe ve AVM önünde oluşan insan kuyrukları…  

Covid-19 ülkemizde salgın boyutuna ulaştığından itibaren, halkın gündelik yaşamına ilişkin açıklamaları bakanlarına yaptıran Tayyip Erdoğan, sermayeyi ilgilendiren kararların açıklanmasını bizzat kendi üstlenmişti. Mart’ta sermayeye yaşam, halka sefalet paketinin maddelerini tek tek haber kanallarında açıklayan AKP Genel Başkanı, kamusal alanların açılmasını ve hayatın normalleşme adımlarını yine tek ağızdan yurda duyurmuş oldu.

Bu kez, ne kendi oluşturduğu bilim kurulunun kararları ne de ülkemizdeki ve dünyamızdaki bilim insanlarının küresel salgına dair yorumları zerre önem arz etmedi. Gözü paradan yana olan Saray iktidarının düşündüğü tek şey sermayenin çıkarları ve sermayenin hizmetindeki kurumlar oldu. AVM açılışları, insanların sıkça kullandığı kamusal alanların açılması, üniversitelerin açılma kararı ülkemizde hayatın normalleşme sürecinin başlangıcını ifade etmiyordu elbette.  Bu kararlar pandemi sürecinin başından bu yana çarkların dönmesi için ölümcül koşullarda işçileri çalıştıran AKP’nin nasıl halk sağlığını hiçe saydığını nasıl kar hırsıyla iktidarını sürdürdüğünün ifadesiydi.

Bugün milyonların hayatı üzerinde karar verme yetkisini kendisinde bulan iktidarın yaklaşık iki aydır süren pandemi sürecini yönetemediği apaçık ortada. Geçtiğimiz hafta YÖK, yükseköğretimde 15 Haziran itibariyle kampüslere dönüş çağrısı yapıp gelen tepkiler üzerine kararını online devam etme yönünde değiştirdi. Liseli milyonların gireceği üniversite sınavı önce temmuz ayına çekildi ancak daha sonra  turizmin canlanması uğruna liseliler yok sayılarak sınavın haziran ayında yapılması kararı alındı. Ekipmansız, maskesiz ölümcül salgın koşullarında birçok işçi ücretli izin hakkı elinden alınarak çalıştırıldı. Avm zincirlerinin tüm çalışan işçilerinin çalışma saatlerini uzatıldı. Ev içi şiddet oranları giderek arttı ve son çıkarılan infaz yasasıyla kadınlara ve çocuklara dönük saldırılara dair hiçbir önleyici tedbir alınmadı. Artık bu memlekette ne kadınlara ne işçilere ne de gençliğe iktidarın vaat edebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Küresel salgın süresince yaşananlardan da görüldüğü üzere Saray bırakın ülke yönetmeyi eğitim ve sağlık politikalarının dahi güvenceli, nitelikli koşullarla sürdürülebilmesini sağlayamamıştır.

Üniversite eğitimine birçok olanaksızlıkla ve geleceksizlik kaygısıyla devam etmeye çalışan üniversitelilerin eğitimde karar mekanizmasını tekeline almaya çalışan iktidara karşı ne güveni ne de inancı kalmamıştır. İktidar yine halk yararına yürütülmesi gereken bir sürecin altından kalkamamış ve sınıfta kalmıştır. Bugün gelinen nokta itibariyle devlet kurumlarının iktidarın bir uzantısı haline geldiğini söyleyebiliriz. Bu durumdan oldukça nasibini alan Yükseköğrenim Kurumu, hem iki gün arayla farklı kararlar vermesiyle hem de online eğitim sürecinin tüm üniversiteliler tarafından katılınabilir bir hale getirilmesi yönünde çaba sarf etmeyişiyle bir kez daha işlevini çoktan yitirdiğini gösterdi.  Üniversiteleri açma kararı alarak halk sağlığını açıkça tehdit edebileceğini bilen YÖK, Erdoğan’ın karar mekanizmasıyla hareket etti ve üniversitenin tüm bileşenlerinin sağlığını güvence altına alabilecek tedbirler konusunda açıklama dahi yapmadı.  YÖK, tepkiler üzerine kararını online eğitime devam etme yönünde değiştirse de üniversitelilere herhangi bir teknolojik ve teknik imkan sağlanmasıyla ilgili herhangi bir adım atmadı. Bizüniversiteliler olarak bu memlekette üniversitelerin halk yararına bilim üreten, demokratik, özgür koşullarla işleyebilen yerler haline getirilmesi ihtiyacına göz yuman YÖK ve AKP iktidarını uyarıyoruz:  gençliğin geleceğine dokunmayın ve yükselen sese kulak vermediğiniz sürece kaybeden sizler olacaksınız!

Bu memlekette Erdoğan’ın buyruklarına değil geleceğimize ancak biz karar veririz diyen üniversiteliler, bugün bilimsel adımlar atmayan AKP’ye, virüs tehlikesine karşı halk sağlığını korumak zorunda olduğunu hatırlatmaktadır. AKP’nin halk sağlığını hiçe sayan normalleşme çağrıları cebini doldurma stratejisinin bir parçası ve sermayenin yararına bir hamledir. Yurtların, üniversitelerin nasıl sterilize edileceği, eğitimin nasıl nitelikli sürdürüleceği , online eğitim koşullarına devam edebilmek ve sınavlara katılabilmek için internet, bilgisayar, tablet imkanlarının sağlanıp sağlanamayacağı bugün tartışma konusu olmuşken Yükseköğrenim Kurumu, Erdoğan’ın emrini beklemektedir.

İktidar ve YÖK üniversitelilerin tepkileri üzerine kararını geri çekmiş olabilir, fakat yetmez. Eğitim sisteminin çökmesinde büyük payı olan ve sermayenin, gericiliğin, faşizmin, niteliksiz eğitimin ve üniversitelerde bilgi üretilemeyişinin temsilcisi olan Yükseköğrenim Kurumu derhal kapatılmalıdır. Bugün üniversitede üretilmesi gereken bilgi, nitelikli ve bilimsel bilgidir. Üniversitenin ve bu ülke gençliğinin kapasitesi, üniversitelilerin ve üniversite bileşenlerinin yan yana geliş zeminleriyle halk sağlığının korunması mücadelesine yetmelidir, yetecektir. Yeter ki AKP ve Yükseköğrenim Kurumu bu seferberliğe ve mücadelemize gölge etmesinler.  

Üniversite AKP için ticarethane, üniversiteliler de müşteridir. Bugün eğitimin çıkmaza girmesinin sebebi bu görüşün kendisidir. Şehirlerine dönecek üniversitelilerin cepleri AKP için kaynaktır. Fakat biz diyoruz ki üniversiteler ticarethane değil bilginin üretildiği alanlar, üniversiteliler ise bilgi üretendir. Akademinin sermaye yararına içinin boşaltılması üretilen bilginin sermaye yararına kullanımı bugün AKP’nin eğitimdeki politikalarını sürdürememesi olarak gözükmektedir.

Üniversite içini ve üniversitelilerin sosyal olarak toplumsallaştığı yurt, kent meydanları, kamusal alanları da gerici kuşatma altına alan AKP, eğitimi gerici vakıfların, derneklerin, cemaatlerin örgütlenme alanı olarak görmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı ile eğitimde dinci propagandanın yapılmasını sağlamaktadır. Diyanet bugün her KYK yurdunda manevi seminerler düzenlerken üniversitelilerin kimliklerine saldırıda bulunmaktadır. LGBTİQ+’ların cinsel kimliklerine ve hayat biçimlerine saldırıda bulunarak nefret suçu işlemektedir. Üniversitelerin toplam otuz altı milyar lira ödenek aldığı Türkiye’de Diyanet on bir milyar lira ödenek almaktadır.

Bugün üniversite uzaktan eğitime devam etse dahi, finallerini internet üzerinden yapsa dahi, biz üniversiteliler yan yana gelecek ve üreteceğimiz bilgiyi halk yararına nasıl kullanacağımızın, salgın koşullarında çalıştırılan işçilerle dayanışmanın yollarını bulacağız. Memleketin dört yanında dayanışma ağları yoluyla maskeden siperliğe kadar kapı kapı, mahalle mahalle gezerek onların yaşamlarımız üzerinden pazarlık oyunları oynamasına izin vermeyeceğiz. Adeta kobay yerine konan ve gelecekte sıra arkadaşımız olacak liseli dostlarımız için online iletişim kanallarımızı seferber edeceğiz. Gönüllü soru çözümleri ve ders anlatımlarıyla dayanışmayı büyüteceğiz. Üniversiteliler olarak geleceğimizi kendi ellerimizle kuracağız. Geleceğimizi, halkın virüsten kurtulma ve sağlıklı yaşam sürdürme isteğine cevap veren bir mücadeleyle inşa edeceğiz.

Bugün halkın sağlıklı yaşam mücadelesini ve hareketini yaratacak olan üniversitenin bilimden yana olan aklıdır, üniversitelilerin oluşturacağı seferberlik halidir. Memleketin her yerinde, üniversitenin örgütlü ve gönüllü bilim hareketinin mücadelesini kurmak için bizler çoktan hazırız! Ne AKP’nin ne de onun uzantısı YÖK’ün başrol oynadığı ölüm vaat eden felaket senaryosunda figüran olmayacağız. Geleceğimizi kendimiz kuracağız. Bizler yazıp bizler oynayacağız!

Amfilerden sokaklara üniversitenin halk yararına bilimsel bilgi üretmesi ve üniversitenin çağın teknik donanımlarıyla yeniden kurulması için özerk demokratik üniversite mücadelemize devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder