Covid-19 ülkemizde salgın boyutuna ulaştığından itibaren,
halkın gündelik yaşamına ilişkin açıklamaları bakanlarına yaptıran Tayyip
Erdoğan, sermayeyi ilgilendiren kararların açıklanmasını bizzat kendi
üstlenmişti. Mart’ta sermayeye yaşam, halka sefalet paketinin maddelerini tek
tek haber kanallarında açıklayan AKP Genel Başkanı, kamusal alanların
açılmasını ve hayatın normalleşme adımlarını yine tek ağızdan yurda duyurmuş
oldu.
Bu kez, ne kendi oluşturduğu bilim kurulunun kararları ne de
ülkemizdeki ve dünyamızdaki bilim insanlarının küresel salgına dair yorumları
zerre önem arz etmedi. Gözü paradan yana olan Saray iktidarının düşündüğü tek
şey sermayenin çıkarları ve sermayenin hizmetindeki kurumlar oldu. AVM
açılışları, insanların sıkça kullandığı kamusal alanların açılması,
üniversitelerin açılma kararı ülkemizde hayatın normalleşme sürecinin
başlangıcını ifade etmiyordu elbette. Bu
kararlar pandemi sürecinin başından bu yana çarkların dönmesi için ölümcül
koşullarda işçileri çalıştıran AKP’nin nasıl halk sağlığını hiçe saydığını
nasıl kar hırsıyla iktidarını sürdürdüğünün ifadesiydi.
Bugün milyonların hayatı üzerinde karar verme yetkisini
kendisinde bulan iktidarın yaklaşık iki aydır süren pandemi sürecini
yönetemediği apaçık ortada. Geçtiğimiz hafta YÖK, yükseköğretimde 15 Haziran
itibariyle kampüslere dönüş çağrısı yapıp gelen tepkiler üzerine kararını
online devam etme yönünde değiştirdi. Liseli milyonların gireceği üniversite
sınavı önce temmuz ayına çekildi ancak daha sonra turizmin canlanması uğruna liseliler yok
sayılarak sınavın haziran ayında yapılması kararı alındı. Ekipmansız, maskesiz
ölümcül salgın koşullarında birçok işçi ücretli izin hakkı elinden alınarak
çalıştırıldı. Avm zincirlerinin tüm çalışan işçilerinin çalışma saatlerini
uzatıldı. Ev içi şiddet oranları giderek arttı ve son çıkarılan infaz yasasıyla
kadınlara ve çocuklara dönük saldırılara dair hiçbir önleyici tedbir alınmadı.
Artık bu memlekette ne kadınlara ne işçilere ne de gençliğe iktidarın vaat
edebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Küresel salgın süresince yaşananlardan da
görüldüğü üzere Saray bırakın ülke yönetmeyi eğitim ve sağlık politikalarının
dahi güvenceli, nitelikli koşullarla sürdürülebilmesini sağlayamamıştır.
Üniversite eğitimine birçok olanaksızlıkla ve geleceksizlik
kaygısıyla devam etmeye çalışan üniversitelilerin eğitimde karar mekanizmasını
tekeline almaya çalışan iktidara karşı ne güveni ne de inancı kalmamıştır.
İktidar yine halk yararına yürütülmesi gereken bir sürecin altından kalkamamış
ve sınıfta kalmıştır. Bugün gelinen nokta itibariyle devlet kurumlarının iktidarın
bir uzantısı haline geldiğini söyleyebiliriz. Bu durumdan oldukça nasibini alan
Yükseköğrenim Kurumu, hem iki gün arayla farklı kararlar vermesiyle hem de
online eğitim sürecinin tüm üniversiteliler tarafından katılınabilir bir hale
getirilmesi yönünde çaba sarf etmeyişiyle bir kez daha işlevini çoktan
yitirdiğini gösterdi. Üniversiteleri
açma kararı alarak halk sağlığını açıkça tehdit edebileceğini bilen YÖK,
Erdoğan’ın karar mekanizmasıyla hareket etti ve üniversitenin tüm
bileşenlerinin sağlığını güvence altına alabilecek tedbirler konusunda açıklama
dahi yapmadı. YÖK, tepkiler üzerine
kararını online eğitime devam etme yönünde değiştirse de üniversitelilere
herhangi bir teknolojik ve teknik imkan sağlanmasıyla ilgili herhangi bir adım
atmadı. Bizüniversiteliler olarak bu memlekette üniversitelerin halk yararına
bilim üreten, demokratik, özgür koşullarla işleyebilen yerler haline
getirilmesi ihtiyacına göz yuman YÖK ve AKP iktidarını uyarıyoruz: gençliğin geleceğine dokunmayın ve yükselen
sese kulak vermediğiniz sürece kaybeden sizler olacaksınız!
Bu memlekette Erdoğan’ın buyruklarına değil geleceğimize
ancak biz karar veririz diyen üniversiteliler, bugün bilimsel adımlar atmayan
AKP’ye, virüs tehlikesine karşı halk sağlığını korumak zorunda olduğunu
hatırlatmaktadır. AKP’nin halk sağlığını hiçe sayan normalleşme çağrıları cebini
doldurma stratejisinin bir parçası ve sermayenin yararına bir hamledir.
Yurtların, üniversitelerin nasıl sterilize edileceği, eğitimin nasıl nitelikli
sürdürüleceği , online eğitim koşullarına devam edebilmek ve sınavlara
katılabilmek için internet, bilgisayar, tablet imkanlarının sağlanıp
sağlanamayacağı bugün tartışma konusu olmuşken Yükseköğrenim Kurumu, Erdoğan’ın
emrini beklemektedir.
İktidar ve YÖK üniversitelilerin tepkileri üzerine kararını
geri çekmiş olabilir, fakat yetmez. Eğitim sisteminin çökmesinde büyük payı
olan ve sermayenin, gericiliğin, faşizmin, niteliksiz eğitimin ve
üniversitelerde bilgi üretilemeyişinin temsilcisi olan Yükseköğrenim Kurumu derhal
kapatılmalıdır. Bugün üniversitede üretilmesi gereken bilgi, nitelikli ve
bilimsel bilgidir. Üniversitenin ve bu ülke gençliğinin kapasitesi,
üniversitelilerin ve üniversite bileşenlerinin yan yana geliş zeminleriyle halk
sağlığının korunması mücadelesine yetmelidir, yetecektir. Yeter ki AKP ve
Yükseköğrenim Kurumu bu seferberliğe ve mücadelemize gölge etmesinler.
Üniversite AKP için ticarethane, üniversiteliler de
müşteridir. Bugün eğitimin çıkmaza girmesinin sebebi bu görüşün kendisidir.
Şehirlerine dönecek üniversitelilerin cepleri AKP için kaynaktır. Fakat biz
diyoruz ki üniversiteler ticarethane değil bilginin üretildiği alanlar,
üniversiteliler ise bilgi üretendir. Akademinin sermaye yararına içinin
boşaltılması üretilen bilginin sermaye yararına kullanımı bugün AKP’nin
eğitimdeki politikalarını sürdürememesi olarak gözükmektedir.
Üniversite içini ve üniversitelilerin sosyal olarak
toplumsallaştığı yurt, kent meydanları, kamusal alanları da gerici kuşatma
altına alan AKP, eğitimi gerici vakıfların, derneklerin, cemaatlerin örgütlenme
alanı olarak görmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı ile eğitimde dinci
propagandanın yapılmasını sağlamaktadır. Diyanet bugün her KYK yurdunda manevi
seminerler düzenlerken üniversitelilerin kimliklerine saldırıda bulunmaktadır.
LGBTİQ+’ların cinsel kimliklerine ve hayat biçimlerine saldırıda bulunarak
nefret suçu işlemektedir. Üniversitelerin toplam otuz altı milyar lira ödenek
aldığı Türkiye’de Diyanet on bir milyar lira ödenek almaktadır.
Bugün üniversite uzaktan eğitime devam etse dahi, finallerini
internet üzerinden yapsa dahi, biz üniversiteliler yan yana gelecek ve
üreteceğimiz bilgiyi halk yararına nasıl kullanacağımızın, salgın koşullarında
çalıştırılan işçilerle dayanışmanın yollarını bulacağız. Memleketin dört
yanında dayanışma ağları yoluyla maskeden siperliğe kadar kapı kapı, mahalle
mahalle gezerek onların yaşamlarımız üzerinden pazarlık oyunları oynamasına
izin vermeyeceğiz. Adeta kobay yerine konan ve gelecekte sıra arkadaşımız
olacak liseli dostlarımız için online iletişim kanallarımızı seferber edeceğiz.
Gönüllü soru çözümleri ve ders anlatımlarıyla dayanışmayı büyüteceğiz. Üniversiteliler
olarak geleceğimizi kendi ellerimizle kuracağız. Geleceğimizi, halkın virüsten
kurtulma ve sağlıklı yaşam sürdürme isteğine cevap veren bir mücadeleyle inşa
edeceğiz.
Bugün halkın sağlıklı yaşam mücadelesini ve hareketini
yaratacak olan üniversitenin bilimden yana olan aklıdır, üniversitelilerin oluşturacağı
seferberlik halidir. Memleketin her yerinde, üniversitenin örgütlü ve gönüllü
bilim hareketinin mücadelesini kurmak için bizler çoktan hazırız! Ne AKP’nin ne
de onun uzantısı YÖK’ün başrol oynadığı ölüm vaat eden felaket senaryosunda
figüran olmayacağız. Geleceğimizi kendimiz kuracağız. Bizler yazıp bizler
oynayacağız!
Amfilerden sokaklara üniversitenin halk yararına bilimsel
bilgi üretmesi ve üniversitenin çağın teknik donanımlarıyla yeniden kurulması
için özerk demokratik üniversite mücadelemize devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder